805 Sayılı Kanun: İlle de Türkçe Mi?
- arbitrationblog
- 4 days ago
- 3 min read

Cumhuriyet’in ilk yüzyılında 805 sayılı Kanun, iktisadî hayatta Türkçeyi zorunlu kılarak dil ile egemenlik arasına kalın bir çizgi çekti. Bugünse küresel ticaret, sınır ötesi sözleşmeler ve tahkim pratikleri bu çizgiyi esnetmemizi istiyor. Mesele basit bir “tercüme” sorunu değil; yatırım cazibesi, hukuk diplomasisi ve ekonomik rekabet gücünün aynı denklemde tartılması. Yabancı sermaye, standart, öngörülebilir ve hız kazandıran bir tahkim mimarisi arıyor. Türkiye içtihatlarla konuşurken, dış dünya model klozlarla, veriyle, ölçülebilirlikle konuşuyor. Tam da bu nedenle 805 sayılı Kanun’un tahkim diline etkisi, teknik bir başlıktan çok daha fazlası: Türkiye’nin “hukuk dili”nin ikinci yüzyıla nasıl taşınacağına dair bir vizyon testi.
805’in lafzı, bugünün belirsizliği mi?
805 sayılı Kanun, Türk şirketlerinin Türkiye dâhilindeki “işlem, sözleşme, yazışma, defter ve hesaplarını” Türkçe tutmasını emreder. Yabancı şirketler içinse zorunluluğu kamu otoriteleriyle temas ve ibraz edilecek evraklarla sınırlar. Kanunun 4. maddesi, aykırılık hâlinde geçersizlik sonucunu öngörür. Bu mimari, 1926 bağlamında yazıldı. Fakat yüz yıl sonrasının dünyasında, yabancı dilli tahkim şartının Türk taraf bakımından “nazara alınmaması” ya da geçersiz sayılması, öngörülebilirlik sorununu büyütüyor. Doktrinde bir kanat 805’in yalnızca iki Türk taraflı işlemlerle sınırlı yorumlanması gerektiğini, diğer kanat ise “muamele” kavramının sözleşmeleri ve dolayısıyla tahkimi de kapsadığını savunuyor.
Jürisprüdans kırılması
İstanbul BAM 12. Hukuk Dairesi’nin 13.02.2020 tarihli kararı, bir tarafın yabancı olduğu sözleşmelerde 805/1’in uygulanamayacağı yönündeki yaklaşımıyla tartışmaya yeni bir yön verdi; tahkim şartının yabancı dilde kalmasına “alan” açtı. Bu karar, katı dil korumacılığından uygulama gerçekliğine bakan bir işlev gördü.
Ardından Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, özellikle deniz taşımacılığı sözleşmelerindeki (konşimento) tahkim klozları bağlamında 805 tartışmasını yeniden gündeme taşıdı. Yani yüksek yargı, “dil” başlığını masada tutmaya devam ediyor.
Piyasa verileri ne söyler? İstanbul’a kıymayın!
Tahkimde tercih, hız ve öngörülebilirlikle yakından ilgilidir. ISTAC’ın kamuya açık istatistik sayfası ve üçüncü taraf raporlamalar, uluslararası dosya oranının istikrarlı biçimde arttığını ortaya koyuyor. Bu trend, Türkiye’de kurumlaşmış tahkim altyapısına olan talebin yükseldiğini gösteriyor. Ancak dil belirsizliği sürdükçe, “tahkim yeri” tercihlerinde İstanbul’un potansiyelini tam olarak realize etmek zorlaşacaktır.
Egemenlik mi pazar savaşı mı?
Bir yanda dilin kimlik ve egemenlik boyutu; diğer yanda pazarın standardı. Uyuşmazlık çözümünde taraf iradesine saygı ilkesi, tahkim yerinin cazibesini doğrudan etkiler. Yabancı yatırımcı, sözleşme dilini ve duruşma pratiğini “sürprizsiz” kılmak ister. BAM’ın kırılma yaratan kararındaki gibi, 805’in lafzını “iki Türk taraf”la sınırlayıp yabancılık unsuru taşıyan işlemlerde dil serbestisine alan açmak, pratikte yatırım dostu bir okuma sunar.
Tersine, yabancı dilli tahkim klozlarını baştan hükümsüz sayan yaklaşım, yerli tarafı da zora sokabilir; zira sözleşme ekonomisi, dil ekonomisinin elbette üstündedir. Bu çelişki, bugün içtihat ve doktrindeki ayrışmanın özünü oluşturur.
Peki ne yapmalıyız?
Vizyoner bir çerçeve için üç ayak öneriyorum:
(i) İçtihat birliği: Yargıtay’ın, 805/2’nin kapsamını ve yabancılık unsuru bulunan sözleşmelerde dil serbestisini açıkça çerçeveleyen, uygulamacıya yol gösterici bir kararı öngörülebilirlik sorununu ortadan kaldırır. 2020 BAM ve 2023 Yargıtay çizgilerini aynı zeminde buluşturan kritik bir karara ihtiyaç var.
(ii) TBMM dokunuşu: Meclis, 805’e “milletlerarası tahkim ve yabancı unsurlu sözleşmelerde taraf iradesiyle belirlenen dilin geçerli olacağı” yönünde dar ama net bir ibare ekleyebilir. Böylece Türkçeyi kamu otoritesiyle ilişkilerde korurken ticari alanı esnetir. Doktrindeki “doğru yorumla sorun çıkmaz” yaklaşımını pozitif hukuka taşır.
(iii) Bilingualism: Model Klozlar Dönemi: ISTAC, İTOTAM ve diğer kurumların iki dilli (TR-EN) örnek tahkim klozlarını, duruşma–dilekçe kullanım rehberlerini ve şablonlarını yaygınlaştırması, sözleşme masası tereddütlerini azaltır.
DİLİMİZİ KORURKEN EKONOMİMİZİ DE KORUYALIM!
Türkçeyi korumak, onu müzakerenin eş dili hâline getirip dünyaya tercüme etmekle mümkündür. 805 sayılı Kanun, Cumhuriyet’in ilk yüzyılında millîleşmenin sembolüydü. İkinci yüzyılımızda ise “ekonomik milliyetçilik” çerçevesinde yeniden yorumlanmalı.
Yazar Hakkında:
Dr. Aküzüm, Alfa Arabuluculuk A.Ş. kurucusu, İstanbul Barosu Tahkim Merkezi Üyesi ve Türkiye’de tahkim uygulamalarını yaygınlaştırmayı hedefleyen İstanbul Tahkim Merkezi (ISTAC)’ın kardeş kuruluşu İstanbul Tahkim Derneği’nin başkan yardımcısıdır. Birçok sivil toplum ve iş dünyası kuruluşunda muhtelif görevler üstlenen Aküzüm, 12 yıl Galatasaray Spor Kulübü ve bağlı ortaklıklarında yönetim kurulu üyeliği ve değişik görevler üstlenmiştir.
Akademik hayatında Bilgi Üniversitesi MYO Bankacılık, Finans ve Sigortacılık bölüm başkanlığı, Gedik Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanlığı görevlerini ifa etmiştir. Halen Gedik Üniversitesi Hukuk Fakültesi dekan yardımcısı ve İdare Hukuku Ana Bilim Dalı’nda öğretim üyesidir. Dr. Aküzüm, beş kitap ve çok sayıda akademik makale yayınlamış, ulusal ve uluslararası akademik sempozyumlarda bildiriler sunmuştur.




Comments